Ebû Cehil inandı mı ?

Melis

New member
Ebû Cehil İnandı mı? – Forum Usulü Tarih, Mizah ve Aşkın Mantık Savaşı

Selam dostlar!

Sabah kahvemi içerken aklıma nereden geldiyse şu soru düştü: “Yahu Ebû Cehil acaba hiç içten içe inandı mıydı?” Sonra düşündüm, belki de o dönemde bile erkekler “mantık çerçevesinde hareket edelim” derken kadınlar “ama hissetmiyor musun?” diye isyan ediyordu. Bu konu sadece tarihî değil, psikolojik, sosyolojik ve forumun ruhuna uygun biçimde oldukça eğlenceli bir mesele. Hadi bakalım, kahveler hazırsa başlıyoruz.

---

1. Tarih mi, dram mı, strateji mi?

Ebû Cehil’in hikâyesi aslında tam bir “mantık vs duygu” savaşı. Adamın lakabı bile “cehaletin babası” ama gel gör ki dönemin en zeki, en stratejik adamlarından biriymiş. Yani aslında “Cehil” değil, “Çok Düşünür ama Farklı Yerden Bakan Adam” demek daha doğru olurdu.

Düşünsenize, Mekke'nin CEO’su gibi; stratejiler, kurullar, istişareler… Ama bir yerde duygusal zekâ eksikliği var. “İnandım ama kabul etmem, çünkü prestijim zedelenir” kafasında. Tam erkek mantığı!

Kadın forumdaşlar şimdi diyecek ki:

> “Ah o gurur yok mu! Adamlar dünyayı yakar ama hislerini itiraf etmez.”

Doğru diyorsunuz ablalarım, o dönem de aynıydı. Ebû Cehil’in iç sesi büyük ihtimalle şöyleydi:

> “Kalbim diyor ki, bu Muhammed haklı olabilir… Ama mantığım diyor ki, bu stratejik olarak felaket olur!”

---

2. Erkek Beyinleri: Stratejik Savunma Hattı

Erkekler genelde “çözüm odaklıyız” der ya, Ebû Cehil bunun tarihî prototipi. Meseleye tamamen “nasıl yeneriz, nasıl engelleriz” şeklinde bakıyor. Empatiye değil, stratejiye oynuyor.

Bir kadın “ya bir dinleyelim ne diyor bu Peygamber” derdi belki, ama o “bu söylem kabile dengelerini bozar, ekonomik kriz çıkar” hesabında.

Yani duygular değil, politik hesaplar önde. Mantık makinesi gibi ama kalp tarafı tam kapalı.

Düşünün, o dönemde WhatsApp grupları olsaydı, Ebû Cehil kesin şöyle yazardı:

> “Arkadaşlar, Muhammed’in söylediklerine inananlar çoğalıyor. Bu bir PR sorunu. Acil toplantı yapalım.”

Bir kadın olsaydı ne derdi?

> “Ya bi durun, adam doğruyu söylüyor olabilir. Bir dinleyin, sonra karar verin, stratejiye sonra bakarız.”

Ama yok… O mantık topu gibi dönen erkek beyin, duygusal pası hep auta atıyor.

---

3. Kadınlar Empatiyle, Erkekler Excel Tablolarıyla İnanıyor

Şimdi dürüst olalım, kadınlar birine ya da bir şeye inanırken kalple başlar.

“Nasıl hissettirdi?” “Gözleri samimi miydi?” “Enerjisi iyi mi?” diye sorar.

Erkeklerse Excel açar:

“Güvenilir mi?” “Getirisi ne olur?” “Risk oranı yüzde kaç?”

Ebû Cehil o dönemin Excel ustasıydı.

Bir yanda inananların artışı, öte yanda Kureyş’in pazar payı düşüyor.

Adam kendi kendine SWOT analizi yapıyor:

S – Güçlü yönler: Prestij, zeka, konum

W – Zayıf yönler: İnanç boşluğu, kibir

O – Fırsatlar: Yeni dini bastırırsa statü kalır

T – Tehditler: Gerçek ortaya çıkarsa, “vah ki vah”

Yani aslında Ebû Cehil sadece inanmamakla kalmıyor, “inansa bile kabul edemem” modunda. Çünkü kalbini duysa bile “ama sistem çöker” diyor. Erkek forumdaşlar, tanıdık geldi mi?

---

4. Günümüz Versiyonu: Ofisteki Ebû Cehiller

Bakın, aramızda hâlâ mini Ebû Cehiller dolaşıyor.

Yeni fikirler çıktığında “olmaz o iş” diyen, her yeniliğe stratejik bahane bulan tipler…

Kadın bir çalışan der ki:

> “Bu yöntemle işleri kolaylaştırabiliriz.”

> Erkek cevap verir:

> “Ama risk analizi yaptın mı? Şirket kültürü buna hazır mı?”

Halbuki bazen bir şeyin doğru olduğunu hissetmek, yüzlerce Excel hücresinden daha değerlidir.

Ebû Cehil bunu çözemedi.

Belki de onun dramı buydu:

Akıl ikna oldu, kalp izin vermedi.

---

5. İnandı mı, inanmadı mı?

Cevap: Muhtemelen evet, bir noktada içten içe inandı.

Ama kabul etmedi. Çünkü inanç cesaret ister, hele ki statünü kaybetme riski varken.

Yani “inanmak” başka, “teslim olmak” başka.

O inandı ama teslim olamadı.

Bir nevi “modern zaman erkeği” gibi: duygularını bilir, ama göstermez.

Kalbinde bir şey kıpırdar ama yüzünde poker surat.

Kadın forumdaşlardan biri şimdi şöyle yazacak biliyorum:

> “O da bir erkek işte, sevdiğini bile itiraf edemezdi, inandığını mı edecek?”

Aynen öyle. Tarih boyunca değişmeyen bir döngü: erkekler stratejik, kadınlar sezgisel.

---

6. Forumdaşlarla Mini Anket!

Hadi bakalım, şimdi size birkaç soru:

1. Sizce Ebû Cehil, gece yalnız kaldığında “ya acaba?” diye düşünmüş müdür?

2. Eğer kadın olsaydı, farklı davranır mıydı?

3. Günümüzde “Ebû Cehil sendromu” yaşadığını düşündüğünüz biri var mı çevrenizde?

Cevapları bekliyorum; lütfen ciddi analiz değil, biraz mizah katalım.

Unutmayın, burası “forum”, tarih dersi değil!

---

7. Sonuç: Kalp, Akıl ve Kahve

Ebû Cehil inandı mı?

Belki evet.

Ama bazen inanmak yetmez, insanın içinde o inancı yaşatacak cesaret de olmalı.

O cesaret kalpte başlar, kalp ise mantığın değil, duygunun alanıdır.

Yani dostlar, bazen en büyük “cehalet” aklın fazlalığından doğar.

Erkekler stratejiyle, kadınlar sezgiyle inanır…

Ama en güzeli, ikisini harmanlayıp hem akılla hem kalple yaşamaktır.

Kim bilir, belki Ebû Cehil bunu başarabilseydi bugün başka bir lakapla anılırdı:

“Ebû Hikmet” – Bilgeliğin Babası.

---

Ne dersiniz forumdaşlar?

Sizce “mantık mı galip gelir, kalp mi?”

Yorumlarınızı bekliyorum; kahveler benden, fikirler sizden!