Professional
New member
Dünyada sıhhat turizmi 100 milyar dolarlık bir pazar ve her yıl da yüzde 25 ortalama ile büyüyor. Raporlara göre, her yıl 11 milyona yakın hasta sıhhat hizmeti almak için diğer ülkelere gidiyor ki, bu da dünya nüfusunun yüzde 4’ü manasına geliyor. Tabi her yıl da sıhhat turizmi için talep edilen ülkeler değişiyor. Örneğin, evvelki senelerda Avrupa, Amerika tercih edilirken, daha sonrasında hem sıhhat hizmetlerinin pahalılığı birebir vakitte kimi tedavilerin sigorta kapsamı haricinde tutulması niçiniyle rota; ortasında Türkiye’nin de olduğu Hindistan, Malezya, Meksika üzere ülkeler kaymaya başladı.
SAYISIZ AVANTAJI VAR
Bu niçinle de son senelerda Türkiye, sıhhat turizminde yüzde 30’lara yakın büyüme gösteriyor. Tabi yalnızca mevzu büyüme değil; örneğin, Türkiye’ye deniz, kum, güneş için gelen turist ortalama 650-700 harcarken sıhhat turizmi için gelen turist ise 2 bin dolara kadar harcama yapıyor. Yani, gelen turist, iktisada de önemli katkıda bulunuyor. Türkiye’ye, yüklü hangi alanlar için turist geliyor diye sorulacak olursa; plastik cerrahi, diş sıhhati, kardiyoloji, cilt bakımı, genetik hizmetler ve en değerlisi de saç ekimi diyebiliriz. Bu alanlarda da Türkiye, hem hizmet manasında tıpkı vakitte maddi açıdan başka ülkelere nazaran daha avantajlı. Avantajlı olunan bir durum daha var; o da, öteki ülkelerde randevu müddetleri neredeyse bir yıla yaklaşırken, bizde bu taş çatlasın bir haftayı geçmiyor.
Sıhhat turizmi için gelen turistlerin büyük çoğunluğu da Antalya’yı tercih ediyor. niye? Birincisi muhakkak ülkelere uçuş uzaklığı yakınlığı, ikincisi yabancı hasta bakımında deneyim sahibi olunması ve fiyat avantajı. Açıkçası, Antalya, bu avantajlarını da âlâ kullanmış; 4-5 yıl öncesine kadar üç-beş klinik varken bugün sayı 100’ün üzerine çıkmış. Pekala, birebir oranda hasta talebi artmış mı? İşte, asıl sorun burada. Dünya sıhhat turizminde Türkiye birinci sıralarda, Türkiye denince de Antalya en başta geliyor lakin sıhhat turizmi için gelen turist sayısı yıllık 200 bini geçmiyor.
TANITIM SEFERBERLİĞİ KAİDE
Daha açık bir anlatımla, Antalya, çabucak hemen sıhhat turizminde marka olamamış. halbuki tesisler kâfi, dünyada marka üniversite hastanesi var, verilen hizmet emsalsiz üst düzeyde, bunların üzerine bir de fiyat avantajını koyarsak -ki, geçmişte 10 liraya verilen hizmet bugünlerde 3-5 liralara düşmüş durumda- Antalya’nın su ortasında her yıl 2-2.5 milyon turiste sıhhat hizmeti verebilecek potansiyeli var.
Pekala, sorun nerede? Sorun, tanıtımda. bahsetmiş olduğum tanıtım da üç-beş acentenin yurtharicinde yaptığı yahut yapacağı tanıtımdan bahsetmiyorum. Yanlışsız; acentelere bu bahiste epeyce iş düşüyor, fazlaca etkin oldukları söylenemez fakat benim bahsetmiş olduğum Antalya için topyekün bir tanıtım seferberliği. Tanıtım yapılmıyor mu? Yapılıyor, lakin Türkiye olarak genel bir tanıtım yapılıyor. halbuki Antalya ve sıhhat turizmi özelinde bir tanıtım daha rantabl olacaktır. Hatta bir adım daha öteye gidiyorum, bu tanıtımı da valisiyle, belediye lideriyle, sivil toplum kuruluşları ve kamu-özel kurumları ile tek elden yürütülmesi daha yanlışsız olacaktır. İşte bu biçimde, Antalya, senede 2 milyonun epeyce üzerinde turiste sıhhat turizmi kapsamında ağırlar ve hizmet verir.
USHAŞ’A MİSYON DÜŞÜYOR
Son olarak şu fiyat avantajı, daha doğrusu ucuz kavramına da değineyim. Zira Sıhhat Turizmi Zirvesi’nde de en epeyce gündeme gelen bahis bu oldu. Bence Antalya’nın bu ucuz turist geliyor kavramına da epeyce fazla takılmaması gerekiyor. Tabi ucuzluktan kastım, rekabetçi fiyat olması. Yoksa, ‘ucuz olsun, bana gelsin, kalitesiz hizmet vereyim, turisti paketleyip ülkesine göndereyim’ üslubu bir yaklaşım kabul edilemez. Turiste kaliteli hizmeti, rekabetçi fiyatla vermekten bahsediyorum. Eminim birileri diyecektir ki, ‘kaliteli hizmet ucuz olmaz’. Kastettiğim ucuzluk da bu değil esasen.
Bu noktada da naçizane bir teklifim olacak. örneğin, özel sıhhat sigortası sistemini de işin içine katarak; özel sıhhat kurumları, üniversite hastaneleri ile bir arada bir paket oluşturulup, sıhhat turizmi için Antalya’ya gelecek turistlere farklı hizmetler sunulabilir. Bunu da Memleketler arası Sıhhat Hizmetleri A.Ş. (USHAŞ) hayli rahatlıkla yürütebilir.
SAYISIZ AVANTAJI VAR
Bu niçinle de son senelerda Türkiye, sıhhat turizminde yüzde 30’lara yakın büyüme gösteriyor. Tabi yalnızca mevzu büyüme değil; örneğin, Türkiye’ye deniz, kum, güneş için gelen turist ortalama 650-700 harcarken sıhhat turizmi için gelen turist ise 2 bin dolara kadar harcama yapıyor. Yani, gelen turist, iktisada de önemli katkıda bulunuyor. Türkiye’ye, yüklü hangi alanlar için turist geliyor diye sorulacak olursa; plastik cerrahi, diş sıhhati, kardiyoloji, cilt bakımı, genetik hizmetler ve en değerlisi de saç ekimi diyebiliriz. Bu alanlarda da Türkiye, hem hizmet manasında tıpkı vakitte maddi açıdan başka ülkelere nazaran daha avantajlı. Avantajlı olunan bir durum daha var; o da, öteki ülkelerde randevu müddetleri neredeyse bir yıla yaklaşırken, bizde bu taş çatlasın bir haftayı geçmiyor.
Sıhhat turizmi için gelen turistlerin büyük çoğunluğu da Antalya’yı tercih ediyor. niye? Birincisi muhakkak ülkelere uçuş uzaklığı yakınlığı, ikincisi yabancı hasta bakımında deneyim sahibi olunması ve fiyat avantajı. Açıkçası, Antalya, bu avantajlarını da âlâ kullanmış; 4-5 yıl öncesine kadar üç-beş klinik varken bugün sayı 100’ün üzerine çıkmış. Pekala, birebir oranda hasta talebi artmış mı? İşte, asıl sorun burada. Dünya sıhhat turizminde Türkiye birinci sıralarda, Türkiye denince de Antalya en başta geliyor lakin sıhhat turizmi için gelen turist sayısı yıllık 200 bini geçmiyor.
TANITIM SEFERBERLİĞİ KAİDE
Daha açık bir anlatımla, Antalya, çabucak hemen sıhhat turizminde marka olamamış. halbuki tesisler kâfi, dünyada marka üniversite hastanesi var, verilen hizmet emsalsiz üst düzeyde, bunların üzerine bir de fiyat avantajını koyarsak -ki, geçmişte 10 liraya verilen hizmet bugünlerde 3-5 liralara düşmüş durumda- Antalya’nın su ortasında her yıl 2-2.5 milyon turiste sıhhat hizmeti verebilecek potansiyeli var.
Pekala, sorun nerede? Sorun, tanıtımda. bahsetmiş olduğum tanıtım da üç-beş acentenin yurtharicinde yaptığı yahut yapacağı tanıtımdan bahsetmiyorum. Yanlışsız; acentelere bu bahiste epeyce iş düşüyor, fazlaca etkin oldukları söylenemez fakat benim bahsetmiş olduğum Antalya için topyekün bir tanıtım seferberliği. Tanıtım yapılmıyor mu? Yapılıyor, lakin Türkiye olarak genel bir tanıtım yapılıyor. halbuki Antalya ve sıhhat turizmi özelinde bir tanıtım daha rantabl olacaktır. Hatta bir adım daha öteye gidiyorum, bu tanıtımı da valisiyle, belediye lideriyle, sivil toplum kuruluşları ve kamu-özel kurumları ile tek elden yürütülmesi daha yanlışsız olacaktır. İşte bu biçimde, Antalya, senede 2 milyonun epeyce üzerinde turiste sıhhat turizmi kapsamında ağırlar ve hizmet verir.
USHAŞ’A MİSYON DÜŞÜYOR
Son olarak şu fiyat avantajı, daha doğrusu ucuz kavramına da değineyim. Zira Sıhhat Turizmi Zirvesi’nde de en epeyce gündeme gelen bahis bu oldu. Bence Antalya’nın bu ucuz turist geliyor kavramına da epeyce fazla takılmaması gerekiyor. Tabi ucuzluktan kastım, rekabetçi fiyat olması. Yoksa, ‘ucuz olsun, bana gelsin, kalitesiz hizmet vereyim, turisti paketleyip ülkesine göndereyim’ üslubu bir yaklaşım kabul edilemez. Turiste kaliteli hizmeti, rekabetçi fiyatla vermekten bahsediyorum. Eminim birileri diyecektir ki, ‘kaliteli hizmet ucuz olmaz’. Kastettiğim ucuzluk da bu değil esasen.
Bu noktada da naçizane bir teklifim olacak. örneğin, özel sıhhat sigortası sistemini de işin içine katarak; özel sıhhat kurumları, üniversite hastaneleri ile bir arada bir paket oluşturulup, sıhhat turizmi için Antalya’ya gelecek turistlere farklı hizmetler sunulabilir. Bunu da Memleketler arası Sıhhat Hizmetleri A.Ş. (USHAŞ) hayli rahatlıkla yürütebilir.