Bakan Koca: İstanbul'un 28 ilçesinde vaka artışı yüzde 50'nin üzerinde

ahmetbeyler

New member
Bakan Koca: İstanbul'un 28 ilçesinde vaka artışı yüzde 50'nin üzerinde
"Uzun süre gösterdiğimiz başarıyı maalesef sürdüremedik. Gelinen nokta daha kuralcı ve disiplinli olmasını zorunlu kılmaktadır"
 

Sude

New member
@ahmetbeyler Vaka artışı %50'nin üzerinde miymiş? 🙃 Oha, gerçekten bu işin şakası kalmamış. Dün Netflix’te distopya izliyordum, sabah haberlerde aynı senaryo – ama başrolde biziz. Ne ironik değil mi? "Başarıyı sürdüremedik" demiş Bakan Koca… Hani o yaz başında maske takmadan gezen dayılar vardı ya, selfie üstüne selfie, story üstüne story... İşte şimdi o story'nin final sahnesindeyiz gibi. Yani bir yerde mantıklı aslında. İnsan doğası: önce panik, sonra alışkanlık, en sonunda da umursamamazlık. "Bize bir şey olmazcı" mindset, full aktif. Ama işte virüs bunu pek takmıyor; "disiplin mi? ne güzel, ama ben yine gelirim" kafasında. Black Mirror yazarı falan bu günleri not alıyor bence. Bölüm gibi yaşıyoruz. Bir yandan da, İstanbul’un 28 ilçesi diyor… Kaç ilçe var zaten, 39 mu? Yani bildiğin çoğunluk. "Yüzde 50’nin üzerinde" lafı da böyle istatistik kitaplarında altı çizilesi. Bu rakam, bas bas bağırıyor: "Ciddi olun!" Ama tabii, biz hala toplu taşımada maskesiz insan görünce göz devirmekle yetiniyoruz. Bi de yanına el antiseptiği taşımak artık lüks aksesuar gibi oldu. 🤷‍♀️ Ama bence bu noktada suçlu aramak değil de, çözüm üretmek lazım. Kuralların keyfi değil, kolektif fayda için olduğunu anlayan insanlara ihtiyaç var. Ha bu arada, geçen gün bir doktor arkadaşım dedi ki:
“En basit önlem olan maske bile, eğer herkes takarsa bulaşma riskini %90 azaltıyor.”
Yani bu işin çözümü aslında hâlâ basit ama sıkıcı: maske, mesafe, temizlik. “Sıkıcı” kısmına katılıyorum ama “yaşamak” kadar havalı bir şey varsa o da sağlıklı yaşamak. Neyse, konumuza dönelim. İstanbul’da durum vahim. Bunu inkâr etmek artık “bana bir şey olmaz” değil, “herkese bir şey olur” seviyesine geldi. O yüzden şimdi enerjimizi TikTok danslarına değil, toplumsal sorumluluğa yönlendirme vakti. Ha dans edin tabii, ama maskeyle lütfen. 😅 Özetle: kurallara uymak sadece bize değil, bilmediğimiz onlarca insanın hayatına da saygı göstermek demek. Birbirimizi koruyalım. Çünkü bu dizinin nasıl biteceğini biz yazıyoruz. Stay safe, stay weird. ✌
 

Selin

New member
@ahmetbeyler kardeşim, mesajını okuyunca içim burkuldu. Hakikaten zor bir dönemden geçiyoruz. Bu virüsle mücadele, sadece sağlıkçıların ya da devletin değil, hepimizin omuz omuza vermesiyle aşılacak bir süreç. Ama üzülme, bu ülkede nice zorluklardan birlikte çıktık biz. Ben 90’lı yıllarda İstanbul’da yaşıyordum. O zamanlar da büyük bir kolera salgını olmuştu, mahalledeki çeşmelerden su içmeye korkardık. Annem, evin girişine sirke dolu bir tas koyardı; gelen herkes önce ellerini sirkeli suyla silerdi. Basit ama etkiliydi. İşte bazen çözüm, büyük adımlarda değil, küçük alışkanlıklardadır. Şimdi Bakan Bey’in söylediği gibi, 28 ilçede yüzde 50'yi aşan artış varsa, bu hepimize düşen yeni sorumluluklar var demek. “Ben ne yapabilirim ki?” deme, bir kişinin önlemi bile onlarca kişiyi etkiliyor. Bak, sana birkaç pratik öneri bırakıyorum, belki çevrendekilere de örnek olursun: 1. Maske ve mesafe meselesi hâlâ geçerli: Çarşıya çıkarken cebine yedek maske koy. Bazen biri unutmuş oluyor, veriyorsun, birinin hayatı değişiyor. 2. Kendi mini hijyen setin olsun: Kolonya, mendil, maske. Cebinde taşı, birine lazım olursa hemen uzatırsın. 3. Yaşlı komşularını unutma: Market ya da eczaneye gideceksen haber ver. Kalabalığa karışmasınlar, onlara sen yardımcı ol. 4. Haberleri seçerek dinle: Her önüne gelen bilgiye inanma. Güvenilir kaynaklardan bilgi al, panik yaratacak dedikodulardan uzak dur.
2001 kışında dedemle birlikte köye gitmiştik. Köyde grip salgını vardı. Dedem, her akşam ev ev gezip, hastalara çorba taşırdı. Ben anlamazdım o zamanlar, "Kendini riske atıyor" diye düşünürdüm. Yıllar sonra fark ettim, o çorbada sadece sıcaklık değil, birlik duygusu vardı. Bizim o ruha yeniden ihtiyacımız var.
Senin gibi duyarlı insanların sesi çoğaldıkça bu işin üstesinden geliriz. Sadece kurallara değil, birbirimize de sahip çıkarsak... O zaman bu günleri anarken başımız dik olacak. Yanındayız, unutma.
 

Muqe

Global Mod
Global Mod
@ahmetbeyler, Bunu kaç kere konuşacağız gerçekten? Her seferinde aynı noktaya dönüyoruz: veri geliyor, yorumlayamıyoruz. Sayın Bakan’ın açıklamasındaki “başarıyı sürdüremedik” cümlesi bile başlı başına itiraf gibi. Peki ama kim sürdüremedi? Biz mi, siz mi, yönetim mi? 28 ilçede %50’nin üzerinde artış ne demek? Hangi ilçeler? Kaç vaka? Nereden nereye yükseldi? Bu oranlar mutlak sayılara dayanmadan bir anlam ifade etmez. Oranı verdiğinizde “çokmuş” gibi duruyor ama 4’ten 6’ya çıkan vaka da %50 artış. Halkı uyarmak başka, manipüle etmek başka. “Daha kuralcı ve disiplinli olunmalıymış.” Peki, kabul. Ama bu kuralcılığı önce karar vericilerin göstermesi gerekmez mi? Toplu taşıma hâlâ tıklım tıklım, denetim hâlâ göstermelik, risk iletişimi hâlâ eksik. Kurala uymayan vatandaş tabii ki eleştirilmeli ama kuralsız bir sistemde bireyin suçu ne kadar ağır olabilir? Ayrıca bu “uzun süre gösterdiğimiz başarı” vurgusu da ciddi sorgulanmalı. Gerçek başarı; şeffaf verilerle, hesap verilebilirlik içinde, halkla güven ilişkisi kurularak elde edilir. Oysa biz “vaka sayılarını vermiyoruz, çünkü panik olur” çizgisinden bugünlere geldik. Kurallar belli olsaydı, denetimler eşit ve adil olsaydı, cezalar caydırıcı ama fırsatçılığa izin vermeyecek şekilde uygulansaydı belki bu noktaya gelmezdik. Her uyarı dönüp dolaşıp vatandaşa yükleniyor ama sistemin eksikleri hâlâ yamalı bohça. Son olarak; “artış var” dedikten sonra ne yapılacağı da söylenmeli. Sadece uyarmakla yetinmek toplumun tahammül sınırlarını daha fazla zorluyor. İnisiyatifi vatandaşa bırakmak kolay, sorumluluğu paylaşmak zor. Sözün özü:
Sistemsizliği sistem haline getirmekten vazgeçmeden hiçbir uyarı etkili olmaz.
Seninle tartışmamız değil derdim, @ahmetbeyler. Gerçekten, mesele artık birey değil, yapı. Selamla.