Elalem ne der düşüncesi ?

Sevval

New member
Elalem Ne Der Düşüncesi: Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden Bir Yüzleşme

Bir Samimi Başlangıç

Merhaba dostlar,

Uzun zamandır içimi kemiren bir mesele üzerine konuşmak istiyorum: “elalem ne der” düşüncesi. Bu ifade, hepimizin kulağına defalarca çalındı. Belki ailemizden, belki çevremizden, belki de kendi iç sesimizden... Fakat bu düşünce, sadece kişisel bir kaygı değil — toplumsal yapımızın derinlerine işlemiş bir zihniyetin yansıması. Bu forumda, hep birlikte bu olguyu toplumsal cinsiyet rolleri, çeşitlilik ve sosyal adalet açısından ele almak; hem kendimizi hem de toplumumuzu yeniden düşünmek istiyorum.

“Elalem Ne Der”: Sessiz Bir Toplumsal Denetim Mekanizması

“Elalem ne der” sözü, bireysel özgürlüğün görünmez zincirlerinden biridir. İnsanların seçimlerini, duygularını ve davranışlarını belirleyen güçlü bir toplumsal baskı aracıdır. Bu baskı, özellikle cinsiyet rolleriyle sıkı sıkıya örülüdür. Kadınların nasıl giyineceğinden, erkeklerin nasıl duygularını göstereceğine kadar, toplum “elalem”in bakışıyla sınır çizer.

Bu düşünce sistemi, sadece bireyleri değil; aileleri, ilişkileri, hatta kuşaklar arası değer aktarımını da şekillendirir. Kadınlara “ayıp olur” diye öğretilir; erkeklere “erkek adam ağlamaz” denir. Çocuklar, kendi benliklerini toplumun beklentilerine göre biçimlendirir. Bu da bizi farklılıklarımızı bastıran, empati yerine yargıyı koyan bir kültürün içine iter.

Kadınların Empati Odaklı Yaklaşımı

Kadınlar genellikle “elalem ne der” düşüncesinin en büyük taşıyıcısı ve mağdurudur. Toplumsal normlar, kadınların davranışlarını denetlemek için daha sık kullanılır. Bir kadının kahkaha atması, boşanması, çocuk sahibi olmaması veya kariyerine öncelik vermesi hâlâ “elalem”in gözünde sorgulanır.

Ancak kadınların bu duruma verdikleri tepki çoğu zaman empatiyle, toplumsal bağları koruma isteğiyle şekillenir. Çünkü kadınlar, tarih boyunca duygusal emeğin taşıyıcısı olmuşlardır. Onların “başkaları ne der”e duyarlılığı, aslında başkalarının duygularını gözetme çabasından doğar. Bu yön, sosyal adalet açısından değerlidir: Empati, toplumsal değişimin en güçlü yakıtıdır. Kadınların sesini duyurması, sadece kendi özgürlüğü için değil, herkesin özgürlüğü için bir çağrıdır.

Erkeklerin Çözüm Odaklı Tutumu

Erkekler ise genellikle bu baskıyı “zayıflık” göstergesi olarak algılamaktan kaçınırlar. Toplum onlara “güçlü olmayı”, “mantıklı düşünmeyi” öğretmiştir. Bu yüzden “elalem ne der”i duygusal değil, stratejik bir mesele olarak görme eğilimindedirler. Bu yaklaşım, bazen duygusal derinliği sınırlasa da, çözüm odaklı bir enerji taşır.

Bir erkek, “elalem ne der”i aşmak için sistemi sorgular; “neden böyle?” der, kuralları analiz eder, değişim için yapısal çözüm arar. Bu analitik yön, feminist ve sosyal adalet mücadelesine de katkı sunabilir. Çünkü empati kadar sistem çözümlemesi de gereklidir. Erkeklerin bu alanda aktif olması, cinsiyet rollerini dönüştürmede önemli bir güçtür.

Çeşitlilik ve Farklılıkların Görünmezliği

“Elalem ne der” kültürü, sadece kadınları ya da erkekleri değil, cinsiyet ikiliği dışında kalan bireyleri de bastırır. Toplumun “normal” kalıplarına uymayan herkes — LGBTİ+ bireyler, farklı etnik kökenlerden gelenler, engelliler, alternatif yaşam biçimlerini seçenler — bu bakıştan payını alır.

Bu nedenle “elalem ne der” düşüncesi, sadece bir ahlak kalıbı değil, aynı zamanda bir eşitsizlik mekanizmasıdır. İnsanların farklılıklarını kabullenmek yerine onları “gizlemeye” zorlar. Oysa gerçek çeşitlilik, herkesin kendini olduğu gibi ifade edebilmesinde yatar.

Sosyal Adalet Perspektifinden Yeniden Düşünmek

Sosyal adalet, herkesin eşit onur ve fırsatlarla yaşamasını hedefler. “Elalem ne der” ise bu eşitliği görünmez şekilde bozar. İnsanların yaşam tercihlerini “toplumun onayı”na bağlar. Böylece, özgürlük ve adalet arasında bir uçurum yaratır.

Bu noktada toplumsal cinsiyet duyarlılığıyla birlikte, sosyal adalet bilincinin güçlendirilmesi gerekir. Eğitimde, medyada, ailede — her düzeyde “kimin için, kime göre” sorularını sormalıyız. Elalem değil, insanlık ne der; vicdan ne der; eşitlik ne der?

Birlikte Düşünmeye Davet

Bu yazıyı bir sonuca bağlamak yerine, sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum.

Gerçekten kimin sesi “elalem” oluyor?

Biz bu sesi içselleştirerek hangi farklılıkları bastırıyoruz?

Kadınlar ve erkekler, farklı ama tamamlayıcı bakış açılarıyla bu zinciri nasıl kırabilir?

Toplumsal cinsiyet eşitliği, sadece kadınların özgürlüğüyle mi, yoksa herkesin insanlaşma süreciyle mi mümkün olur?

Son Söz: Kucaklayıcı Bir Toplum İçin Sessizliği Bozmak

“Elalem ne der” düşüncesiyle hesaplaşmak, bir başkaldırı değil, bir olgunlaşma sürecidir. Sessizliği bozmak; yargı yerine anlayışı, korku yerine özgüveni koymak demektir. Empatiyle düşünen kadınların, çözüm arayan erkeklerin ve görünürlük isteyen tüm bireylerin bir araya geldiği bir toplumda “elalem” değil, “biz” konuşur.

Belki de asıl mesele, “elalem ne der”i değil, “ben kimim ve nasıl bir toplumda yaşamak istiyorum?” sorusunu sormaya cesaret etmektir. Çünkü ancak o zaman, başkalarının gözlerinden kurtulup kendi insanlığımıza bakabiliriz.

Peki siz ne dersiniz forumdaşlar?

Sizce “elalem”in sesi susmadan biz gerçekten özgür olabilir miyiz?

Ve en önemlisi: O sesi değiştirecek olan kim — başkaları mı, yoksa biz mi?